ÇOCUKLARDA PSİKOLOJİK SAĞLAMLIK KORUYUCU
FAKTÖRLER
Bireylerin ve toplulukların psikolojik sağlığına destek olması için kişisel özelliklerini
ve eğilimlerini anlamaya çalışmak pozitif psikoloji yaklaşımının amacıdır. Bu yaklaşım
iyimser olmayı ve olayları pozitif yönleriyle değerlendirebilmeyi gerektirmektedir. (Apaydın
Demirci ve Mersin, 2020). Pozitif psikoloji, psikolojik sağlık için gerçekçi bir iyimserliğe
sahip olmanın önemli olduğunu vurgulamaktadır. Bireylerin ruh sağlıklarının
korunabilmesini, olumlu duygular yaşamalarına, güçlü özelliklerini geliştirmelerine
dayandırmaktadır. Birey, yaşam sürecinde karşılaştığı her soruna pozitif bakış açısıyla
bakabilme, pozitif bir yöne daha üst seviyeye yöneltme, daha mutlu ve huzurlu olana ulaşma
mücadelesi içerisindedir. Bireylerin, mutlu ve pozitif olduklarında, streslerini yönetebilmeleri
ve olumsuz duruma kolayca uyum sağlayabilmeleri daha olasıdır. Son yıllarda, pozitif
psikolojinin önemli bir kavramı olan psikolojik sağlamlık konusuna ilişkin hızlı bilimsel
gelişmeler olmuştur (Apaydın Demirci ve Mersin, 2020). İnsanlar yaşamları boyunca, doğal
afetler, göç, savaş, terör, kayıp gibi zor ve travmatik durumlarla karşılaşabilirler. Bazı insanlar
bu zorlu yaşam olaylarından olumsuz olarak etkilenseler de sonrasında bu durumlara bir
şekilde uyum sağlayabilmektedirler. Bu uyum sağlama sürecini etkileyen en temel faktör,
bireylerin eski durumlarına geri dönmeleri konusunda güçlerini toparlaması için mücadele
etmelerini ve çaba göstermelerini sağlayan “psikolojik sağlamlık” olgusudur (Basım ve Çetin,
2011).
Psikolojik sağlamlık kavramı, geri fırlama, esneme; bir felaketten sonra kendini çabuk
toparlama (İz ve Hony 1978; akt: Terzi, 2006) anlamına gelmektedir. Türkçe alanyazında,
“resilience” kavramına karşılık olarak kendini toparlama gücü (Terzi, 2006; Yılmaz, 2019),
psikolojik sağlamlık (Arslan, 2015; Karaırmak, 2006), yılmazlık (Öğülmüş 2002; Gürgan,
2006) kavramlarının kullanıldığı görülmektedir. Murpy’e (1987, s.101; akt. Gizir, 2007) göre
psikolojik sağlamlık, “bir çocuğun stresle nasıl başa çıktığı” ve travmadan sonra nasıl
iyileştiği ile ilgilenmektedir.
Psikolojik sağlamlık “Bir bireyin stresle nasıl başa çıktığı ve travmaya rağmen nasıl
iyileştiği” ile ilgilenen genel bir kavramdır. Psikolojik sağlamlık, stresin olumsuz etkilerinin
nasıl azaltıldığı ve sıkıntıdan sonra eski haline nasıl geri döndüğünü odak noktası olarak
almaktadır. Masten, Best ve Garmezy (1990) psikolojik sağlamlığı, zor durumlar karşısında
olumlu sonuç elde edebilme, gelişimini devam ettirebilme ve bu güçlüklere iyi uyum
sağlayabilme olarak tanımlamaktadırlar. Ayrıca, Masten ve diğerleri (1990) psikolojik
sağlamlığı literatürde üç temel olgunun tanımlanması için kullanıldığını belirtmişlerdir:
(a) Yüksek riskli çocuklarda iyi sonuçlar, (b) Risk faktörlerinin etkisinin artması veya
azalması ve (c) Travma sonrası toparlanabilme gücü.
Birinci temel olgusu “olumsuzluklara, risklere ve zorluklara rağmen, beklenenden
daha iyi gelişim gösteren bireylerin güçlü kalmalarını sağlayan özelliktir. Olumsuz ve zorlu
yaşam koşullarında yetişmiş olmasına rağmen ünlü ya da başarılı olmuş kişilerin yaşam
öyküleri, yüksek risklere rağmen olumlu sonuçların göstergesi olmuşlardır. Bu durumu bir
örnekle açıklayacak olursak, gözleri görmeyen Aşık Veysel'in, bağlamayla dost yazdığı
sayısız eseriyle onu diğer insanlardan ayıran özelliğinin psikolojik sağlamlık düzeyi olduğu
söylenebilir.
İkinci temel olgusu, risk faktörleri karşısında bireyin çabucak uyum yapabilme
becerisine işaret etmektedir. Bu tür psikolojik sağlamlık olgusu çalışmalarında boşanma,
ailede çatışma gibi temel bir stres faktörü odak noktası olarak alınmaktadır. Bu nedenle
psikolojik sağlamlık araştırmacıları, psikolojik sağlamlığın gelişmesinde çocuklar üzerindeki
olumsuz etkilerini azaltan koruyucu faktörleri ya da incinebilirliklerini arttıran faktörleri
incelemektedirler.
Üçüncü temel olgusu ise travma (anne - baba ya da kardeşin ölümü gibi) sonrası
toparlanma gücüdür. Risklerle karşılaşan bir bireyin zorluk yaşaması ve yaşam doyumunun
azalması muhtemeldir. Kişilerin yaşadıkları bu zorluklardan az ya da çok etkilenmesi
beklenen bir durumdur. Önemli olan bu stresten kurtulabilecek güce ve belirli becerilere sahip
olmaktır.Çünkü, psikolojik sağlamlık, risk ve stresi ortadan kaldırmayan, ancak buna izin
veren dinamik süreçlerle bireyin etkili bir şekilde başa çıkmasıdır. Risk faktörlerine rağmen
bireyin baş etme kapasitesiyle ilgilidir. Bazı insanlar strese ve sıkıntıya yenik düşerken,
diğerleri hayati tehlikelerin veya zorlukların üstesinden gelebilmektedir. Bu yüzden
psikolojik sağlamlık, bireyin değişmez bir özelliği olarak görülmemektedir. Yaşamlarının bir
noktasında zorluklarla başarılı bir şekilde başa çıkan bireyler, farklı zor durumlarla
karşılaştıklarında diğer stres faktörlerine olumsuz tepki verebilirler. Koşullar değişirse,
psikolojik sağlamlık da değişebilir.
Psikolojik sağlamlık, çocuklardan ve ailelerden kurumlara ve toplumlara kadar
değişen sistemlerin zorluklarla başarılı bir şekilde uyum sağlayabilmesi için dinamik bir
sistemin kapasitesini oluşturmaktadır. Psikolojik sağlamlıkta risk kadar önemli olan koruyucu
faktörler, yaşanan olumsuz deneyimler karşısında bireylerin olumlu uyumunu sağlamalarına
yardımcı olmaktadır. Problemlerin ortaya çıkmadan önce önlenmesi, risk faktörlerinin
etkisinin azalması ve bireyin psikolojik sağlamlığının artmasında koruyucu faktörler etkili
olmaktadır.
Özetle, psikolojik sağlamlık, zorlu koşullarda ve beklenmedik durumlarda, uyum
sağlamaya kaldığı yerden en iyi şekilde devam etmeye yönelik güçlü duruşu ve mücadele
etmeyi gerektirmektedir. Psikolojik sağlamlık, hem ruhsal, hem de fiziksel esneklik ve
dayanıklılıktır. Zorluklar karşısında dayanıklı kalabilme ve zorluklar bitince önceki haline
dönebilme becerisidir. Psikolojik sağlamlık risk faktörlerinin belirgin varlığına rağmen,
pozitif sonuçlar elde etme sürecidir.
Psikolojik sağlamlığı etkileyen olumsuz olaylar risk faktörleri olarak ele alınırken,
bireyin kendini toparlama gücünü arttıran etmenler, koruyucu faktörler olarak
değerlendirilmektedir. Çocuğun psikolojik sağlamlık gelişiminde, maruz kalınan riskler ve bu
risk faktörlerinin olumsuz etkilerinin azaltılmasında ya da ortadan kaldırılmasında koruyucu
faktörlerin incelenmesi önemlidir (Luthar ve diğerleri, 2000). Risk, uyumsuzluğun artmasına
neden olan genetik, biyolojik, psikolojik, çevresel veya sosyoekonomik faktörleri
içermektedir (Luthar ve diğerleri, 2000). Koruyucu faktörler, riski ya da zorluğun etkisini
azaltmakta da ortadan kaldırmaktadır.
1. Psikolojik Sağlamlık Kavramına Tarihsel Bakış ve Tanımı
Psikolojik sağlamlık araştırmalarının kökleri geriye doğru izlendiğinde 1960'larda ve
1970'lerde şizofrenik çocuklarla yapılan çalışmalar araştırmalara öncülük etmektedir.
Garmezy ve Rutter (1985), bu çocuklar arasında yüksek psikopatoloji riski olanların şaşırtıcı
derecede sağlıklı kalıplarının olmasına dikkat çekmişlerdir. Bu araştırmaların olumlu
sonuçları o zamanın semptom temelli tıbbi modelleriyle ilk görüş ayrılığını yansıtmıştır.
Araştırmacılar, araştırmalarını genişleterek akıl hastası ebeveynlerin çocuklarını, ailede
ölümler veya yaralanmalar gibi meydana gelen stresörlere doğal olarak maruz kalan
çocuklarda, savunmasızlık ve başa çıkma kalıplarını incelemişlerdir. (Murphy, 1976; akt.
Gülay Ogelman ve Önder, 2020). Kısa bir süre sonra, Emmy Werner doğumla ilgili birçok
makalenin ilkini yayınladı. 1954'ten Hawaii'nin Kauai adasından (Werner ve Smith, 1982,
1992) Werner bir dizi koruyucu faktör gözlemlemiştir. İyi işleyen risk altındaki çocuklar-
gençler, güçlü olanlar da dahil olmak üzere daha kötü gidenlerden, aile ile destekleyici bağlar,
gayri resmi destek ev dışındaki sistemlerde sosyallik gibi özellikleri incelenmiştir. Bu
alandaki ilk çalışmalarda, çaba psikolojik sağlamlığın kişisel özelliklerini belirlemek
olmuştur. Çocuklarda özerklik veya kendine inanma gibi özellikler önem kazanmıştır. İlk
ortaya çıktığında, değişmeyen bir kişilik özelliği olarak değerlendirilmesine, risklerle baş
edebilen gelişimini normal uyumla devam ettiren çocuklar için “sağlam çocuklar” tanımı
kullanılsa da, günümüzde, araştırmacıların çoğu psikolojik sağlamlığı, çocuğun içsel bir
kişilik özelliğinde ziyade, çocuğun çevresi ile olan etkileşimi sonucunda ortaya çıkan dinamik
bir süreç olarak kabul etmektedir. (Luthar, 2013).
Yirminci yüzyılın ilk yarısında zihinsel hijyen hareketinin bir parçası olarak çocuklara stres
ve sıkıntı deneyimleri ile çeşitli psikopatoloji veya zihinsel bozukluk biçimleri geliştirmeleri
arasındaki ilişkilere yoğun ilgi gösterilmiştir. Bowlby’ın 1951'de bağlanma üzerine yaptığı
araştırmalar ebeveyn-çocuk duygusal ilişkilerinin bozulmasının, anne yoksunluğunun
çocuğun gelişiminde, psikopatoloji için önemli bir risk faktörü oluşturduğuna dair bol
miktarda kanıt bulmuştur (Rutter, 1987). Yirminci yüzyılın ikinci yarısındaki araştırmalar
ebeveyn ruhsal bozukluğu ile ilişkili aile yaşamındaki bozulmaları içerecek şekilde önemli
ölçüde genişlemiştir (Rutter, 1987). Zorlayıcı aile etkileşimi kalıpları ve ebeveynin çocuk
etkinliklerinin yetersiz izlenmesi ve denetlenmesi boşanması ve uzun vadeli tehdit taşıyan
hem akut hem de kronik stresler odak noktasına alınmıştır. Bununla birlikte psikolojik
sağlamlık ile ilgili tüm çalışmalarda çocukların sağlamlık sonuçlarında farklılıklar olduğu
sonucu çıkmıştır. Bir uçta bazı çocuklar kalıcı şiddetli psikopatoloji gelişme yenik
düşerlerken, diğer uçta bazı çocuklar zarar görmeden kaçıyor gibi görünerek ve hatta birkaç
olumsuz deneyimle güçlenenler olduğu gözlemlenmiştir. En şiddetli stresörler ve
olumsuzlukları bile çocukların yarısından fazlasının önemli psikopatoloji geliştirmede atlattıkları ortaya koyulmuştur (Rutter, 1987).
Psikolojik sağlamlığın anlaşılması, çocukların yaşamlarında, gelişimlerini ve
büyümelerini olumsuz etkileyen koşulların belirlenebilmesi, koruyan süreçlerin araştırılmasını
gerektirir. Psikolojik sağlamlık çalışmaları, risk altındaki çocuklar arasında daha iyi uyum
gösterenler ile ilişkili faktörleri belirlemeye çalışmak ve daha sonra bu bağıntıların veya iyi
uyumun öngörücülerinin altında hangi süreçlerin yattığını anlamak için çeşitli yaklaşımlar
benimsemiştir. İki ana yaklaşım, psikolojik sağlamlık araştırmalarını karakterize etmiştir:
değişken odaklı yaklaşım ve kişi odaklı yaklaşım (Masten, 2001; Masten & Coatsworth,
1998).