Bir yandan tüm dünyada süren Koronavirüs salgını ile mücadele ederken, 30 Ekim 2020 Cuma günü saat 14.:51’de yaşadığımız depremin üzerimizde yarattığı yoğun üzüntü ve stresiyle baş etmek durumunda kaldık. Yetişkin bireyler depremi yaşadıktan sonra belli başlı psikolojik reaksiyonlar göstermeye başlayabilirler. Bunların arasında korku, üzüntü, suçluluk ve öfke gibi zihinsel ve duygusal durumlar vardır. Olayı yaşadıktan sonra zihin yaşanılanları tekrar tekrar canlandırabilir. Bu durum kişide uyku bozukluklarına, iştahsızlığa ve odaklanma sorunlarına yol açabilir. Bu aşamada yapılması gereken en birinci şey tabi ki yaraların sarılması ve yaşanılan bu trajedinin kabullenilmesi, ardından kişinin hayatına kaldığı yerden devam etmesini sağlamaktır. Yaşanılan acı ve keder kişi de travma sonrası stres bozukluğuna yol açabilir.
Deprem anında büyük bir travma yaşamamış bireyler genelde birkaç hafta içerisinde toparlanabilirken, bir kısım travma sonucu stres bozukluğu ile aylar hatta yıllar boyu sıkıntı yaşayabilirler. Travma sonrasında kişinin yaşayacağı stresten kaynaklı odaklanma ve dikkat sorunları görülebilir. Yakın çevreden biri ile duygu paylaşımı yapmak, günlük tutarak duygu ve düşünceleri yazmak, rahatlatıcı müzikler dinlenmek, nefes ve gevşeme egzersizleri yapmak kaygıyı hafifletecek yöntemlerdendir.
Kişi iyileşebilmek için yaşadığı zorlu dönemi önce kabul etmesi gerekir. Her ne kadar yeni yaşamına dair motivasyonunu kaybetmiş olsa da, sorumlulukları ve yeni hayat düzeni için kişinin farkındalığının arttırılması gerekir. Yaşanılan her travmatik olay gibi bu sürecinde zamanla duygusal yoğunluğun giderek azalacağı gerçeğini kabul etmek gerekir. Zaman her şeyin ilacıdır, en zoru ise sabretmektir. Olayları kabul etmek ve yeni bir sayfayla başlangıç yapmak bu süreçte en sağlıklı hareket olacaktır. Eğer kişi aradan bir ay geçmesine rağmen hala yoğun derecede keder ve korku yaşıyorsa en kısa zamanda bir uzman tarafından destek alması tavsiye edilir.
Bizler yetişkin olarak süreci yönetmekte daha olgun, daha sakin kalmayı başarabildiğimiz sürece çocuklarımızın da süreci daha rahat atlatabileceğinden emin olabilirsiniz. Zor günlerden geçiyoruz, haberlerde enkaz altından çıkarılacak bir can için kalbimiz çarparken bu süreçte güçlü olabilmemiz için sizlerle öğrencilerimize destek olabilmeniz için bazı bilgi ve önerileri paylaşmak isterim.
Çocuklar (12 yaşından küçükler) depremden yetişkinlere göre çok daha fazla etkilenirler. Kendi dünyalarında bir anlam arayışına girerler ve en çok korktukları şey belirsizliktir. O yüzden ebeveynlerine olayı anlayabilmek için çok sık soru sorabilirler. Her seferinde sabırla ve en doğru şekilde durumu dramatikleştirmeden açıklamak gerekir.
Çocuklar 12 yaşından itibaren soyut düşünmeye başladıkları için depremin nasıl olduğunu yetişkinler gibi kavrarlar. Neden olduğunu anlayabilirler. Ancak depremin kendisinden çok hayatlarında yaratacağı belirsizlik ve değişikliklerden korkarlar. Deprem sonrasında yaşadıkları stresle başetmekte zorlanabilir, kaygı problemleri yaşayabilir ve bu durum davranışlarında değişikliklere yol açabilir.
Ergenlik yetişkinliğe doğru çıkılan bir yolculuktur. Bu yolda ilerlerken bazen kişinin karşısına engeller çıkabilir. Kendini gerçekleştirme ve bulma evresinde olan kişi bu süreçte bir anlam arayışı içerisindedir. Bilinçli ve aynı zamanda hayata karşı kaygılıdır. Özellikle bu dönemde olan bir genç deprem gibi bir doğal afet ile karşılaştığında çok fazla kaygıya kapılabilir. Geleceğe dair planlamalarında kararsızlık yaşarken bir de maddi veya manevi kayıp yaşamak oldukça travmatik sonuçlar doğurabilir. Ergen ile deprem konusunu konuşmak bir çocuk ile konuşmaktan daha zordur. Çünkü çocuklar bir takım şeylerin üstünde çok uzun süre durmazlarken ergenler için öyle değildir. Ergen her şeyi anlayabilecek ve ileride neler olabileceğini tahmin edebilecek olgunluktadır. Bu yüzden bir ergen ile konuşurken dikkatli ve yapıcı olmak gerekir. Onlardan bir şeyleri saklamak ebeveyni arasındaki güveni oldukça zedeler. Zaten geleceğe dair birçok beklentisi ve aynı zamanda kaygısı olan genç bir de travmatik bir olay ile karşılaşırsa hayatının yönünü değiştirmeye yönelik harekete geçmeye kalkışabilir. Bu süreçte onlarla sakin konuşmak, inatlaşmamak, orta yolu bulmak ve düşüncelerine saygı duymak önem taşır. Umutsuzluğa kapılmaları veya hayatlarında değişiklik istemeleri (ileride başka bir şehirde veya ülkede yaşamak gibi) oldukça normal karşılanmalıdır. Olayın üzerinden zaman geçtikçe duygusal yoğunlukta azalacaktır. Eğer depresyon gibi belirtiler ortaya çıkarsa bir uzman ile görüşülüp ilerlenmesi çok daha fayda sağlayacaktır.
Aslı PAKSOY
Psikolog-Aile Danışmanı-Oyun Terapisti
Comentarios